Üst üste gelen maçlar, bir de bunun üstüne Avrupa’dan elenmek Galatasaray’ı hem fizik olarak hem mental olarak çok fazla yormuş… Futbolcular kaybedilen her puanın telafisinin zor olacağını bilmelerine rağmen belli bir kapasitesinin üzerine çıkamıyor. Sergen Yalçın benim hayran olduğum bir hocadır. Antalyaspor’a da elindeki kadro çok güçlü olmamasına rağmen iyi futbol oynatıyor. Ama ne yaparsan yap bir yerde kalite ön planda oluyor.
Galatasaray orta sahada rakibine üstünlük sağlayamıyor. Kerem ve Torreira maalesef o kadar çok pas hatası yapıyor ki bu da takımın dengelerini bozuyor, rakibine hücum şansı veriyor. Tete, ne ümitlerle alındı, şu anda ‘bu nasıl futbol’ diyoruz. Dün gece takımına bir penaltı kazandırdı (o pozisyon da çok ince bir pozisyon). Rakip kontrolsüz olarak Tete’nin ayağına vurmasa hakem penaltıyı vermezdi. Aynı Tete, boş kaleye de topu atamadı. Takımına fazla katkı sağlayamıyor.
Icardi’nin yokluğunda santrfor olarak sahaya çıkan Vinicius’un fiziği iyi. Koşuyor, baskı yapıyor, ama Galatasaray’da oynamak için futbolcu kalitesi, tekniği yetersiz. Sol bekte oynayan Köhn ise bilhassa hücuma çıktığı zaman çok etkili, daha başarılı. Fakat defansif görevinde Erdoğan karşısında çok zorlandı.
Her şeye rağmen iyi bir transfer. O da takımına penaltı kazandırdı. Kerem’in atışı da direğe takıldı.
Ben bir futbolcunun üst üste penaltı atmasına karşıyım. Kerem iki gol atmışsın, bırak o penaltıyı da başka bir arkadaşın kullansın. Ama o da skor ürettikçe moral bulduğu için dün gece ‘ben atayım’ dedi. Burada önemli olan Galatasaray’ın üç puanı alıp, yarışa kayıpsız devam etmesiydi. Perşembe günü Karagümrük ile kupa maçı, pazar günü de Beşiktaş ile ligde derbi oynayacak. Artık bundan sonraki maçlarda da güzel, iyi futbol beklenmesin.
Antalyaspor’a gelince en azından bir puan almak için çok mücadele ettiler. Onların da bir topu direkten döndü. Maçı berabere de bitirebilirlerdi