Eski bir dostla yeniden tanışma

Efnan Atmaca – Hani Sezen Aksu’nun bir şarkısı vardır, Murathan Mungan’ın dizelerini içeren “Eskidendi Çok Eskiden”. Hani o şarkıda der ki “Hani erken inerdi karanlık. Hani yağmur yağardı inceden. Hani okuldan, işten dönerken. Işıklar yanardı evlerde. Hani ay herkese gülümserken…” İşte o evlerde, o zamanlarda radyolar vardı. “Arkası Yarın” başladı mı doluşulurdu radyonun başına. Bir önceki günden kalan merakla radyo tiyatrosu dinlenirdi can kulağıyla. Sonra sabırla ertesi gün beklenirdi. Radyo tiyatrosu başında geçen o saatler öyle çok şey öğretirdi ki: Sabır, birliktelik, eğitim, sanatla tanışma, dinlemek, anlamak… Belki bugün en çok ihtiyaç duyduklarımız bunlar.

Ufacık, nostaljik bir mola verip bugünün kaosuna, radyo tiyatrosu dinlemeye ne dersiniz? Elbette zamana uyarak, birazcık modernize ederek. Hani canlı canlı dinleme! DasDas’ın bu sezonki projelerinden biri “Canlı Radyo: Paris’in Delileri”. Bu proje için farklı bir sahne hazırlanmış. Bir kabare, caz kulübü tarzındaki salonda Didem Balçın, Lila Gürmen ve Zeynep Şarlıgil konuklarını bekliyor. Sevgi Türker Terlemez’in aynı adlı kitabından altı öyküyü canlı canlı okuyorlar. Elbette sahnede deneyimli üç isim olunca sadece okumuyorlar oynuyorlar da. Özlediğimiz bir tadı hatırlatıyorlar. Balçın farklı kitaplarla, küçük değişiklikler ve seyirci için sürprizlerle devamını gelecek bir seri olacak projenin hikâyesini “Oyuncuların kitapları seslendirdiği edebiyat geceleri, bizim aksimize yurt dışında daha yaygın. Lila’yla çok yakın arkadaşız, Viyana’da kendisi pek çok edebiyat gecesi yapmış mesela, ilk öneri ondan geldi. Ben de eski radyocuyum, TRT Ankara Radyosu Çocuk Saati’yle başladım bu serüvene. Herkesin çocuk yaşta bir oyunculuğa başlama hikâyesi vardır ya, benimki işte altı yaşında TRT’de. Zeynep de bize katıldı, dramaturgumuz Sinem Özlek’le içinde hem edebiyat hem biraz seyirlik olan hem de seyirciyle tiyatro izlemekten daha serbest bir ortamda keyifli bir buluşma kurgulamak istedik. DasDas’ın çok hünerli bir genç ekibi var, onlar da işin içindeydi tabii ki” sözleriyle anlatıyor.

Hüzün ve samimiyet

Kitaptan altı öykü okunuyor gece boyunca. İlki gözyaşlarımızı zor tutmamıza yol açıyor. Hüzün her öyküde ön planda olsa da mizah arkadan kendini gösteriyor. Çok farklı duyguları barındıran öyküleri üç ismin ustalıkla oynadıkları seslerinden dinlerken tüm o farklılıkları yakalıyor seyirci de. Okuma deneyimini farklı bir yere taşıyor Canlı Radyo: Hem tanıdık hem yeni. Hem bir buluşma hem de bir tanışma. Neden “Paris’in Delileri” kitabını seçtiklerini ise Balçın “Aslında biraz tesadüf oldu. Sevgi Türker Terlemez’le tanışıklığımız uzun yıllara dayanıyor. Projeye kitap arayışımız esnasında İstanbul’da bir buluşmamızda kahve içerken kitabını dinleme fırsatı buldum. Sonrası hikâyeleri seçmeye kaldı. ‘Paris’in Delileri’nde hem hüzünlü hem eğlenceli bir bakış açısıyla herkesin kendiyle karşılaşabileceği hikâyeler var: Göç etmek, annelik, delilik ki en sevdiğimiz. Kendi okuyacağımız hikâyeleri, kendimiz seçtik, bu bizim için seyirciyle samimi bir buluşma olarak gördüğümüz bir iş. Bu samimiyet, öyküleri de sevmemizden kaynaklanıyor” diye açıklıyor. 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir